Bursa il sınırları içinde yer alan , dünyada eşine ender rastlanan ve bütünüyle açık hava müzesi olan İznik, M.Ö 316 yılından bu yana tanıklık ettiği tarihiyle mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Anadolu’da Türklerin ilk başkenti kabul edilen İznik’in oldukça ilginç bir hikayesi var. Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrıldığı dönemlerde Doğu Roma tarafında kalan İznik, Selçuklu Devleti’nin şehri fethetmesiyle Selçuklu Devleti yönetimine geçiyor. Selçuklu Devleti’ne geçmekle kalmayıp Selçuklu Devleti’nin de başkenti oluyor. Zamanla gerçekleşen savaşlar sonrasında Selçuklu Devleti İznik’i kaybetse de şehir 1331 yılında Orhan Bey tarafından tekrar Türk hakimiyeti altına giriyor.
Çini denildiğinde akla ilk olarak İznik geliyor. Çinisiyle nam salan İznik’e gidip de, alışveriş yapmadan dönmek olmaz. Zaman sorunu yoksa küçük atölyelerde kendi çininizi yapabilirsiniz. Bunun yanı sıra İznik’te çini ruhuna tekrardan hayat veren İznik Vakfı’nın satış yerlerinde birbirinden güzel parçalar bulabilirsiniz.
İznik ziyaretinde görülmesi gereken iki tarihi kapı bulunuyor. Bunlardan ilki; Lefke Kapı, diğeri İstanbul Kapı. Zamanında şehri savaşlardan korumak için inşa edilen bu kapıları tek bir kapı değil de, iç içe geçmiş kapılar olarak düşünmek gerekir. Şehrin doğu yakasındaki kapı Lefke Kapı olarak anılıyor. Adından anlaşıldığı gibi İstanbul’a açılan yol ayrımındaki kapı ise İstanbul Kapı olarak adlandırılıyor. Bir efsaneye göre İstanbul Kapı’nın üzerinde bulunan masklar da şehri kötü ruhlardan koruyor. Savaşlarda zarar gören kapıları onarmak için antik tiyatrodan alınan taşlar kullanılmış.
1990 yılında sit alanı olarak ilan edilen İznik Gölü’yle ilgili farklı efsaneler dolanıyor. Bir rivayete göre İznikli balıkçıların kopan ağlarının ve kırılan oltalarının nedeninin batık şehirde bulunan minareler olduğu söyleniyor. Yapılan araştırmalarda şimdiye kadar çıkan sonuçlarda orada bir batık şehir olduğu düşüncesini destekler nitelikte. Gün batımının en güzel göründüğü yerlerden olan İznik Gölü’nde gün batımını izlemek için sahil ve iskele yerine kano ile göle açılmak da iyi bir fikir olabilir.
İznik’te gezilecek çok fazla yer bulunmakta. Tarihe meraklıysanız 1331 yılında cami olarak açılan Ayasofya Bazilikası, Süleyman Paşa Medresesi, Abdülvahap Türbesi ve II. Murat Hamamı görülmesi gereken yerlerden. Bunun yanı sıra 4. yüzyıldan kalma yapı kalıntıları ve Osmanlı Dönemi’ne ait yapılan kazı çalışmalarından elde edilen 2000’den fazla buluntu İznik Müzesi’nde sergileniyor.